16.01.2011

Bakış Açısı



Kişisel gelişim kitaplarımın sayısını bilmiyorum. Evde 2 ayrı kütüphane var.Biri tamamiyle benim boyama dergilerim ve kitaplarım ile dolu...Eşime ait olan kütüphane ise, artık onunkileri ve benimkileri, üstüste yığılı kitapları taşıyamaz oldu. Bir o kadarını da çeşitli vesilelerle dağıttık..."Beni etkileyen, motive eden, hayata karşı bakış açımı ve duruşumu değiştiren tüm sözleri ve hikayeleri bir şekilde toparlamam lazım, bütün bunları sevdiklerimle paylaşmam lazım" diye düşündüm. İnsanlarla sohbet etmeyi, onları konuşturmayı ve karşılığında birşeyler öğrenmeyi çok seviyorum. Sohbeti zenginleştirmenin yolu elbette ki, okuduklarınızı aklınızda tutmaktan geçer. Ama benim gibi çok okuyor, çok insanla muhatap oluyorsanız, bir yandan da günlük sorunlarla boğuşmanız gerekiyorsa zaman zaman aklınızı ve ruhunuzu bir yere odaklayıp, hatırlanması gerekenleri hatırlamakta zorluk çekebilirsiniz. Bu zorluğa isterseniz unutkanlık diyebilirsiniz.!!!!Ahhh, gerçek hayat bazen çok acımasız olabiliyor.
İşte bu blog böyle doğdu.....Burada okuyacağınız hikayeler, bana ait anılar, hep beni çok derinden etkilemiş olanlar. Yaşam enerjimin azaldığını hissettiğimde ruhumu beslediğim cümleler, hikayeler... Bu blogu okurken şunu anlamanızı istiyorum, burada yazacaklarım, mutluluklar, üzüntüler, ümitsizlikler...aslında hepsi evrensel....Sizi bilmiyorum ama yaşadığım çoğu mutsuz olayın başkalarının tarafından da bir şekilde yaşandığını bilmek veya fark etmek beni epey rahatlatıyor. O yüzden, bu blogda, sizlerle, her mutsuzluğa düştüğünüz anda , içinizdeki güce güç katacak birkaç hikayeyi ve anımı paylaşacak olacağım, zamanımın yettiği ölçüde....

Olaylara, başımıza gelenlere, hayata, bazen o kadar atgözlüğü ile bakıyoruz ki, sahip olduğumuz mutluluğu veya komik durumu görmekten her nedense kaçıyoruz, illa ki mutsuzlukları, ümitsizlikleri görüyoruz.Bu dediğimi önce, komik bir hikayeyle, daha sonra da hayatımdan bir kesitle size aktarmak istiyorum.

Dr.Ruskin'in Amerikan Tıp Birliği dergisinde yayınlanan aşağıdaki yazısını okuyunca, olaylara tek yönlü bakış açımızın kişide nasıl farklı bir yaklaşım duygusu oluşturabileceğini, daha iyi anlayacaksınız.

Dr.Paul Ruskin, bir gün dersin konusu yaşlılık psikolojisi iken, derse ara verip, öğrencilerine bir örnek anlatmaya karar veriyor.
" Elimdeki örnek kişilik ne konuşuyor, ne de söyleneni anlıyor. Bazen saatlerce anlaşılmaz şeyler geveliyor. Zaman, yer, ya da kişi kavramı yok.Yalnız, nasıl oluyorsa, kendi adı söylendiğinde tepki veriyor. Son altı aydır onun ynındayım, ne görünüşü için bir çaba harcıyor, ne de bakım yapılırken bana yardımcı oluyor. Onu hep başkaları besliyor, yıkıyor ve giydiriyor.Dişleri yok, yiyeceklerin püre halinde verilmesi gerekiyor. Elbiseleri salyalardan dolayı hep leke içinde.Yürüyemiyor, uykusu sürekli düzensiz, gece yarısı uyanıp, çığlıklarla herkesi uyandırıyor. Çoğu zaman mutlu ve sevecen ama durup dururken sinirlenebiliyor. Biri gelip onu yatıştırana kadar da feryat figan ağlıyor."

Anlattığı vaka olayı bu kadardı. Dr.Ruskin, öğrencilerine böyle birinin bakımını üstlenip üstlenmeyeceklerini sordu.Öğrencilerinin hemen hemen tümü, bu kişiye bakamayacaklarını söylediler.

Dr. Ruskin, kendisinin bunu zevkle yaptığını ve aslında insanların bu zorlu deneyimi bir kere yaşadıktan sonra tekrar tekrar yaşamak istediklerini de belirtti. Hatta onların da bir şekilde yapacağını söyleyince öğrenciler şaşırdılar. Daha sonra Dr. Ruskin, sınıfın kapısını açıp içeri eşini ve eşinin kucağındaki..........sevimli mi, sevimli altı aylık kızını içeri aldı.....



Annem babam ben 7 yaşındayken ayrılmışlar...Annem çok muhteşem ve ilginç bir karakter...Onu ve ailesini anlatmaya ayrı bir kitap yazmak gerekir... Soyadları "Çelikiz"..... Atatürk vermiş bu soyadını. Çünkü annemin babası, Hilmi dedemin büyük abisi, Türkiye'nin ilk demiryolu müteahhitlerinden...Demirağ, Ören, Demirören aileleri gibi dedeme de soyadını bu sebeple Atatürk vermiş...Eve çuvalla para getirirmiş, çok üst düzey ve lüks bir yaşamın içinde olmalarına rağmen dedem son derece sıkı bir baba ve çocuklarını herşeyden sakınıyor...Annem de, dayım da ikizler burcu, yani içlerinde bir enerji bombası ile gezen insanlar ama hep bastırılmışlar....Annem denize girecek diye, dedem işçileri ters, gözleri kapalı, denizin ortasında halka yaptırıyor, annem onların ortasında kalan yerde havuza giriyor falan....O zamanlar beyaz çok güzel bir atları var....Birgün dedem yine dayımın istediği basit birşeye o kadar tavır koyuyor ki, ikizler burcu dayım, bu bastırılma öfkesini eve atla girerek gösteriyor...Evet, yanlış okumadınız, dayım sinirinden beyaz atın sırtına atlıyor, o zaman Urfa'da kocaman avlulu bir evde oturuyorlar, dayım atla eve giriyor, her odayı gezip, ortalığı talan ediyor, çıkıyor...ve tabi sonra bir süreliğine, dedemin korkusundan kayboluyor...Hep arada kalan anneannem....Günlerce oğlunu arıyor.....

Bu gibi çocukluktan gelen karakter bastırımları, istediğimiz, hissettiğimiz özgürlükleri yaşayamamız elbette ki sonraki yaşanmışlıklarımızda mutlaka ortaya çıkıyor....Annemde de böyle olduğuna inanıyorum....Hala 30 yaşında gibi....İçi içine sığmayan, hayat dolu, hiçbir şeyi sorun etmeyen, çok keyifli, süslü, inanılmaz birisi...Herkes onu çok seviyor...Ama ben, böylesine uç bir anneyle yaşayan yay burcu bir çocuk olarak, çok mutsuzluklar yaşadım...Çocukluğunda ve gençliğinde yaşamadığı hayatı, evlenip boşandıktan sonra yaşamaya çalışırken, belki de annelik ona göre değildi...Maalesef hayatında artık ben vardım...O yüzden mutsuz bir çocukluk geçirdim...Hep çok suskun ve çekingendim..Annem, babamın evi terk etmesine sebep olduğu için hep onu suçladım. Beni hep benimle bırakıp, kendimin, doğru yolu bulup bir yaşam tarzı oturtmak zorunda kaldığım için, hep onu suçladım. Babam evi terk ettikten sonra bir sene Belçika'da kaldı. Sonra da evlenip Adapazarı'na yerleşti.Uzakta olduğu için her zaman babamı annemden çok sevdim. Ancak yazları ve ya da tatillerde babamı görebiliyorsum..O kadar farklı 2 ev yaşantım vardı ki...Babam ayakları son derece yere basan bir insan, çok akıllı ve çok zeki, çevresindeki herkesin de öyle olmasını bekliyor. Bir konuyu bir kere anlatır, eğer anlamzsanız, şansınız yok...O evde herşey makul, yerinde, tutumlu, olağanüstü hiç birşey yok ama babamın kurallarına uyulması gerekiyor...Çok duygusal olduğum için bana bağırmasına bile tahammülüm yok ama tabi ki o da doğru bildiği babalığı uygulamaya çalışıyor...Annemin evinde ise herşey son derece açık, annemin kendi dünyasında bir hayatı var, zaten çoğu zaman ikinci eşi ile Mersin'deki evde kaldığı için, biz anneannemle birlikte Ankara'da oturuyoruz....
O zamanlar çok samimi arkadaşlarım var...Belki de aradığım şefkati arkadaşlarımda ve evdeki hayvanlarda arıyorum.Arkadaşlarım ve onların anneleri ve babaları hep bana karşı çok iyilerdi. Birileri beni evlerine davet edip te, geri eve dönünce, mutlaka odama gider ağlardım, "neden benim de böyle mutlu bir ailem yok, neden hiç biri yanımda değil" diye...Annemle babamın aynı anda yanımda oturup, gülerek yemek yediğimiz bir anı hatırlamak için kendimi zorladığım o kadar çok zaman oldu ki...
Tam 35 sene anne ve babamın ayrılmasını hep dert ettim, hep kendimi herkesten farklı gördüm...Hep babamı haklı, annemi haksız gördüm...Üniversite hayatım, evililiğim, çalıştığım işler, herşeyim yolunda gitse de, kimseyle bu acımı paylaşmadan 35 sene boyunca bu içsel mutsuzluğumu hep sırtımda yük olarak taşıdım.

Sene 2004...Birgün sevgili arkadaşım Fulya dedi ki: "Ece, sen seversin, çok iyi bir astrologa gittim, mutlaka senin de gitmen lazım..." O kadar heveslendirdi ki, sonunda randevu aldım ve gittim...Hani bazı insanlar vardır hayatınızda...Kısa bir süreliğine sizin hayatınıza dahil olurlar ama hayat boyu unutamazsınız, astrolog Sevda hanım hayatımdaki, işte o insanlardan birisi...

Randevu günü ona gittim, Cinnah caddesinde çok güzel bir çatı katında oturuyor ve bir sürü kedisi var....Odaya girdik, yıldız haritamı çizmiş, başladı beni anlatmaya, 2 gün boyunca kadın beni çalışmış!!!...Bir sürü şey konuştuktan sonra, anne baba hanesine gelince bana babamın hayatta olup olmadığını sordu...Ben de biraz şaşırarak: "Evet, hayatta." dedim... "Kusura bakmayın...O zaman babanız sizden hep uzakta olmuş olmalı, çünkü burada, hanenizde, babanızı yanınızda görmüyorum "dedi. Sonrasında, sohbetimizin nasıl geliştiğini pek hatırlamıyorum, Sevda hanımı çok samimi bulduğum için midir, o an çok duygusallaştığım için midir, bilemiyorum, kendimi terapi seansında gibi buldum, hem ağlayarak, hem deşarj olarak, annemin ve babamın 7 yaşımdan beri ayrı olduğunu, o zamana kadar yaşadığım mutsuzluğu, babamın nasıl benimle aynı evde olmasını hep hayal ettiğimi, kimseye anlatmadığım iç acımı ilk defa tanıştığım Sevda hanıma anlatıverdim...Sevda hanım arkasına yaslandı ve bir süre beni seyretti.Sonra hafiçe bana doğru eğildi ve dedi ki:

Ece hanım, şimdi beni iyi dinleyin....Siz bu kapıdan girdiğinizde ben size herşeyden önce bir karakter tahlili yaptım değil mi? Sizi nasıl tarif ettim? Kavrama yeteneği çok yüksek, o yüzden becerikli, içten, iyimser, pratik, özgüveni tamamen oturmuş, olgun, hayatttan ne istediğini bilen, hayatı hazmetmiş, bu sebeple huzurlu ve mutlu, kendi ile barışık, vs...Fark ettiyseniz, çok olumlu ve huzurlu bir karakter çizdim...Ama en büyük özelliğiniz bağımsızlığınız...Eğer benim şu anda yıldız haritanızda gördüğüm babayla büyüseydiniz, çocukluk ve gençlik yıllarınızda, kişiliğinizden dolayı gelen özgürlüğünüz, ve bağımsızlık sevdası, doğrusunu yapmaya çalışan, disiplinli ve kurallı ve katı baba tarafından mutlaka kısıtlanacaktı ve yaşam çerçeveniz herhangi bir şekilde kısıtlandığı zaman da, içsel bir biçimde alt üst olacaktınız...

Biliyor musunuz? Tasvip etmeseniz de annenize çok benziyorsunuz ama annenizin gençliğinde olduğu gibi sizi kısıtlayan birileri olmadığı için, kendi kendinizi yetiştirip hep doğru yolu bulmuşsunuz...Bilmediğiniz herşeyi kendiniz araştırıp, keşfetmişsiniz...Anneniz sizi yalnız bırakarak, belki de farkında olmadan hayata hazırlamış...Bence, eğer benim hanede gördüğüm anne ve baba birlikte olsalardı, hep kısıtlamalar, mutsuzluklar, tartışma ve kavga dolayısı ile bambaşka bir Ece büyüyecekti ve siz bu kapıdan girdiğinizde ben size bambaşka bir Ece tahlili sıralayacaktım...Özgüveni olmayan, hayattan ne istediğini bir türlü bilemeyen, kaçış arayan, mutsuz bir Ece anlatacaktım ve belki de sizle şu an bu mutsuz ve hayattan ne istediğini anlayamamış Ece'ye çözümler bulmak için konuşuyor olacaktık.. Mükemmel bir insansınız ve bunu anne ve babanız hep yanınızda olmadığı için hayata çok erken, yalnız başınıza başlamış olmaya borçlusunuz."

Sevda hanımın evinden çıktım..Duygularım altüst olmuştu, şaşkınlık içindeydim. Çok komik...35 sene birşeye inanıyorsunuz ve birisi çok basit bir şekilde olaya ne kadar farklı baktığınızı size yarım saatte anlatıveriyor!!! Hiç unutmuyorum, Cinnah caddesinde kaldırıma oturdum, bir süre kimse bana dokunmasın istedim...Kendime hayret ettim, neden hiç bu açıdan düşünmemiştim? Sevda hanımın her dediği kelimesi kelimesine doğruydu...Neden herşey için annemi suçlamıştım, tek kusurları hiç birbirlerine uymamalarına rağmen aşık olup evlenmeleri ve hemen çocuk sahibi olmaları idi.40 yaşımda Sevda hanıma gitmem, hayatımın dönüm noktalarından birisidir.

Yaklaşık 6 senedir, annem ve babamla ilişkilerim çok daha farklı, ayrılmaları ile en ufak bir üzüntü duymuyorum, çünkü onların sayesinde bu yazıları yazabilecek kadar kendi ile barışık, özgüveni olan, atılımcı, hayattan ne istediğini bilen, huzurlu ve mutlu bir Ece olarak karşınızda duruyorum.


"Seni seviyorum" cümlesini zaten çok kullanırım. Karşımdakinin yanıt vermesi veya vermemesi çok önemli değil. Sacha Guitry'yi okuyunca sebebini anladım.
Sacha Guitry'e sormuşlar:
"Dünyada en güzel şey nedir?"
"Sevmek.."
"Peki ondan sonra?..."
"Sevilmek..,"
"Neden sevmek, sevilmekten daha güzel?...."
"İnsan sevdiğine, sevildiğinden daha çok emindir de ondan."

Sizi seviyorum, dostlarım....

38 yorum:

  1. Ben de seni seviyorum Ece.Başka her sözün bunun yanında yavan kalacağını biliyorum ve içten söylüyorum:ben de seni seviyorum Ece,daha seni hiç görmeden ama binlerce nedenden dolayı....

    YanıtlaSil
  2. keşke herkes zorlukların altından sizin gibi güçlenerek kalksa...Dünyaya getirenlerin sorumluluğunu almadığı minik bir un kurbiyesi ni büyütüyorum ben ve tek endişem onunda büyürken sizin yaşadığınız üzüntüleri yaşaması,neden anne,babasıyla olmadığını neden etrafında ki mutlu aileler gibi olmadığını...düşünüp üzülmesinden çok korkuyorum ve bu kaçınılmaz olacak,kurabiye ister istemez bunları düşünecek ama ömrüm olursa ben orada,yanında olacağım onu sevmek ve korumak için,hep...gittiğimiz uzmanlar kurabiyenin mutlu ve bana güvenen bir çocuk olduğunu söylüyorlar,bu şekilde giderse endişe etmememi özgüveni yerinde bir çocuk olarak yetişeceğini söylüyorlar..işte o zaman biraz rahatlıyorum.Size sevgilerimi gönderiyorum.(Bu arada benim kurabiyemin adıda Ece.)

    YanıtlaSil
  3. İnsanların kendi hayatlarını tanımadıkları yüzlerce insanla paylaşması oldukça zordur. Fakat bu yapabildiğiniz sizin kendinize olan güveninizin göstergesi bence. Ama bu öyle cahil cesareti değil, sizinle benzer yaşantıları paylaşan insanlara bir umut, bir yol ışığı sağlamak. Yazılarınız çok güzel. Eminim yaptığınız çalışmalarınız gibi bu yazılarınızda pek çok insana farklı fikirler verecek, ilham kaynağı olacak.

    YanıtlaSil
  4. Yazın gözlerime yaşlar getirdi :) ne kadar doğru hayatımızdaki her olayın her durumun bir sebebi var değil mi? Benim babam da hep uzaktaydı denizci olduğu için, belki senden bile az görmüşümdür. Ben tam senin annenin tersi olan dominant, baskıcı ve pesimist bir anneyle büyüdüm ve 41 senedir çözülemeyen bir kendinle barışma mücadelesi veriyorum. Kafamda herşey açık, onlara kızmamam gerektiğini, çözümün elimde olduğunu kafam düşünüyor ama kalbim hiç dinlemedii hala da dinlemiyor. Çok şanslısın, en önemlisi insanın kendiyle derdinin olmaması.Sevgiler

    YanıtlaSil
  5. Ece hn bizde sizi seviyoruz,anne babası ayrı bir çocuk olarak büyüdüm ve 20 li yaşlarda ,bende anne babam iyiki ayrılmış dedim ,o farklı kişiliklerin tam anlamıyla farkına vardım sanırım..hayatta herşey güllük gülistanlık değil tabi ama güçlü insanlar bunlardan ders çıkarıp olgunlaşırlar ben buna inanıyorum..yazılarınızı bekliyoruz sevgiler
    Ege Çağdaş

    YanıtlaSil
  6. Ece hanim, cok etiklenerek okudum gene yazinizi.. Kendi cocukluguma gittim gittim geldim.. siz ayrildiklari icin hep dusunerek ya baba ya anne ozlemiyle buyumussunuz , bense keske ayrilsalardi daha mutlu olurduk diyerek buyudum.. Halada ayni dusunuyorum.Gorucu usulu evlendirilmis bi kadin ve bi erkek, alkol bagimlisi bir baba, sorumsuz varmi yokmu belli degil, butun bu stresin altinda ezilen bi anne ve basinda birde kaynana.. Ama inanin aslinda size bunlari soyleyen asrtolog gibi, ben uzun zamandir kendime soyledim '' iste Sebnem bu yuzden bukadar guclusun '' Ama su sira cok yorgunummmmm.. Genede vazgecmek yok.
    Iyiki varsiniz diyorum tekrar.. Sizi okumak cok keyifli .. eminim birgun bunlari kitaba cevireceksiniz.. :D Her hafta pazari iple cekiyor olacagim..
    kocaman sevgiler..

    YanıtlaSil
  7. İlk günden beri, gülen yüzünüzden ayrı bakan, hep hüzün taşıyan gözleriniz aklıma takılıyordu. Sebebi varmış demek ki. Ben de sizi seviyorum.

    YanıtlaSil
  8. Hüzünlü ama bir o kadarda hayat dolu,hayatın gerçekleri olan bir yazı.İç huzuru kadar önemli bir şey var mı?
    Çok güzel bir anlatımdı Ece...Zevkle okudum,sevgiler..

    YanıtlaSil
  9. Bilmeliyiz ki …
    Şartlar ve olaylar, kim olduğumuzu etkilemiş olabilir.
    Ama ne olduğumuzdan kendimiz sorumluyuz...

    Utanılacak bişey değildir içini dökmek, yürekten süzülüp geliyorsa eğer...

    Sevgili ece içtenliğini, kalbinin güzelliğini seni tanımasamda hissedebiliyorum, Ve bende sizi seviyorum ;)

    YanıtlaSil
  10. Yine sıkılmadan bir solukta okudum işte... hepimizin hayatı ayrı bir hikaye ama bunu açık yüreklilikle paylaşmak herkesin harcı değil... ne diyeyim iyiki varsınız, iyiki paylaşıyoruz .)
    Ahu

    YanıtlaSil
  11. benim de ailem biz,ben ve ikizim yani,11 aylıkken ayrılmışlar.küçükken aynen dediğin gibi
    ayrılmamış ailelere imrenirdim.ama çok uzun süredir,hep derim,iyi ki ayrılmışlar ve biz,ben ve ikizim yani,hayatta her sorumluluğun altından
    kalkabildik,hayatta hep başarılı ve ne istediğini bilen güçlü karakterler olduk.
    hayatın bir bildiği var demek ki,yaşamak lazım,aynı şeyleri yaşayanlar birbirlerini daha iyi anlıyorlar
    ben de seni şimdi daha da iyi anladığımı düşünüyorum ve seni daha da çok seviyorum şimdi
    iyi ki varsın Ece'cim

    YanıtlaSil
  12. Sevgili Colette,
    Biliyorsunuz, pek blog ziyaretlerine vaktim olmuyor...Vakit bulursam, yararlanılmasını tercih ettiğim için blog yazmayı yeğliyorum. Bu aralar, değil blog ziyareti, kendi samimi arkadaş ziyaretlerimi bile yapamıyorum. Ama bu güzel sözlere cevap vermemek olmaz ki...Öğle yemeğimi feda edip sizlere cevap vermek istedim...Desteğiniz, karşılıksız sevginiz, arkadaşlığınız için çok teşekkür ederim...

    YanıtlaSil
  13. Sevgili Sedo Kız,
    Bana yazdığın güzel yorum için çok teşekkürler...Hep istediğim bir şeyi yaptığını öğrendim ve inan sana imrendim...O ne güzel bir isim öyle...Un kurabiyesi...Bu kadar mı güzel bir anlatım bulunur? Blogun harika, kanaviçene bayıldım...İyi ki "Avucumda bir Kelebek"i açmışım, sizlerle gerçek anlamda paylaşımlar yaşamak en güzeli...

    YanıtlaSil
  14. Sevgili SYB,
    Yazdığınız yorum için çok teşekkür ederim...Çok haklısınız, hayatım boyunca üzüntülerimi kimseyle paylaşmamayı tercih ettim...Ama dediğiniz gibi belli bir olgunluğa gelince başkaları da belki ders alır diye düşünüp bu sefer de mutlak paylaşım arıyorsunuz...Yazılarınızı çok sevdim..En güzeli bloglar sayesinde birbirimizi keşfetmememiz...Tekrar buluşmak üzere...

    YanıtlaSil
  15. Sevgili Ebru,
    Önce kedinizi verdiğinize çok üzüldüm, sonra kız kardeşinizin aldığını öğrenince pek bir rahatladım...Bloguma yazdığınız içten yazınıza çok teşekkürler...Hak etmediğimiz şeyleri kabullenmek gerçekten zor.İşte bu yüzden devamlı okumamız veya sizi anlayacak ve olumlu yönlendirecek birileriyle paylaşmanız çok önemli...Yazımda dediğim gibi, benim gibi kafasından geçmişi silememiş kişilerin olduğunu bile öğrenmek beni rahatlatabiliyor, belki size de iyi gelecektir...Bu arada yazılarınız çok güzel..Tekrara görüşmek üzere...

    YanıtlaSil
  16. Sevgili Neri, Sevgili Lavanta Bahçesi,Sevgili Pembe Yastık ve Sevgili Ege Çağdaş,
    Sıkılmadan, bu çooook uzun yazımı okuyabildiydeniz ne ala!!! Sizlerle herşeyi paylaşmak çok güzel, iyi ki varsınız...

    YanıtlaSil
  17. belgin urgen17 Ocak 2011 18:56

    ECE merhaba ikinci yazını şimdi okudum.inan çookk duygusallaştım.Bu hayatı yaşarken hepimizin başından geçen üzücü, mutlu,ilginç pek çok olaylarla karşılaşıyoruz.Bunlar bireylerin şekillenmelerini sağlıyor diye düşünüyorum.Yaşadığımız herşeyin bir nedeni ve de bir sonucu olmalı.hayatta hiç bir şey sebepsiz değil.senin yaşadıkların da seni bu kadar iyi, mükemmel yapmıs ve dünyadaki bütün canlılara karşı duyarlı kılmış. Şu an bir kitap okuyorum Doğan Cüceloğlu'nun "onlar benim kahramanlarım'' diye.Hayatta zorluklar var tabii ki... Önemli olan o zorlukları pozitife çevirebilmek.Bu kitapta onu anlatıyor. Sende o kahramanlardansın bence. Şu an çok uzaktayım; kızımla birlikte, senin gitmeyi çok istediğin bir yerde, yağmurlar altında bu satırları yazıyorum. İnan yanında olup sana sarılmak isterdim.Seni iyi ki tanımışım.Çooookkkkk öpüyorum.

    YanıtlaSil
  18. Sevgili Kitchen Witch,
    Bu blogu açarken, sizlerin mutsuzluklarını benimle paylaşacağınızı ve rahatlayacağınızı biliyordum...Yazdıkların hem hayatın kendisi, hem de insan inanamıyor...Sakın yorulmak yok, kendine uğraşlar bularak kafanı meşgul etmelisin, eğer yorgunluğun bebek dolayısıyla ise, hepsi geçecek ve kısa zaman sonra senin de "Can" gibi bir arkadaşın olacak...Bugünkü yorgunluklarını iyi ki yaşamışım diyeceksin...
    Haftaya pazara görüşmek üzere....

    YanıtlaSil
  19. Sevgili Nedret,
    Teşhis bana göre de çok doğru...Aslında çok güleryüzlüyüm ama çoğu beni iyi tanıyan arkadaşım hep aynı şeyi söyler "Gözlerinde hüzün var." Hikayemde de anlattığım gibi çok uzun zamandır, eskiyi sildim...Eşimin, oğlumun, işimin bunda çok etkisi var...Yıllardır annem bizimle oturuyor, eşimin onun hep suyuna gittiğini, uçuk tavırlarıyla nasıl güzel başettiğini seyredip ders almaya çalışıyorum...Galiba onun uçukluğuna artık ben de alıştım ve hoşuma da gitmeye başladı...
    İyi ki varsınız...

    YanıtlaSil
  20. YAVAŞ YAVAŞ ÖLÜRLER SEYAHAT ETMEYENLER
    OKUMAYANLAR,MÜZİK DİNLEMEYENLER,VİCDANLARINDA HOŞ GÖRMEYİ BARINDIRAMAYANLAR,
    YAVAŞ YAVAŞ ÖLÜRLER,
    KENDİLERİNE OLAN SEVGİLERİNİ YIKANLAR,
    HİÇBİR ZAMAN YARDIM İSTEMEYENLER,
    YAVAŞ YAVAŞ ÖLÜRLER
    ALIŞKANLIKLARINA ESİR OLANLAR
    HERGÜN AYNI YOLLARI YÜRÜYENLER
    UFUKLARINI GENİŞLETMEYEN VE DEĞİŞTİRMEYENLER
    ELBİSELERİNİN RENGİNİ DEĞİŞTİRME RİSKİNE BİLE GİRMEYENLER
    VEYA BİR YABANCI İLE KONUŞMAYANLAR
    YAVAŞ YAVAŞ ÖLÜRLER
    İHTİRASLARDAN VE VERDİKLERİ HEYECANLARDAN KAÇANLAR
    TAMİR EDİLEN KIRIK KALPLERİN
    GÖZLERİNDEKİ PIRILTIYI GÖRMEKTEN KAÇINANLAR
    YAVAŞ YAVAŞ ÖLÜRLER
    AŞKTA VEYA İŞTE BEDBAHT OLUP İSTİKAMET DEĞİŞTİRMEYENLER
    RÜYALARINI GERÇEKLEŞTİRMEK İÇİN RİSK ALMAYANLAR
    HAYATLARINDA BİR KEZ DAHİ
    MANTIKLI TAVSİYELERİN DIŞINA ÇIKMAMIŞ OLANLAR
    ŞİMDİ YAŞA
    BUGÜN RİSKE GİR
    HEMEN HAREKETE GEÇ
    KENDİNİ YAVAŞ ÖLÜME TESLİM ETME
    MUTLULUKTAN KAÇINMA....

    PABLO NERUDA

    YanıtlaSil
  21. hepimizin yüzleşip izlemesi gereken yol yukardaki şiirde ama hadi bir gayret....

    YanıtlaSil
  22. Sevgili Fidoş, Ne diyeyim sana bilmem ki, resimlerimi blogunda gördükçe, valla, çok mahçup oluyorum...Bir an evvel çok meşhur olup seni de yanıma almam lazım....
    Bloguma bıraktığın güzel ve dokunaklı yazı için çok teşekkür ederim..İyi ki sen varsın benim için...Çok öpüyorum...

    YanıtlaSil
  23. Sevgili Belgin,
    İki muhteşem mesajına çok teşekkür ederim..Biliyoruuuuummmm, benim en sevdiğim yerde, hem de kızınla birliktesiniz...Ben sizi ne yapayım şimdi? Şaka tabi ki, benim için de tüm sokakları gezin...Eşim gelsin gitsin, ben de kendimi oraya atacağım...
    Örnek almaya çalıştığım insanlardan birisin...Hep dediğim gibi atölye sadece bir yer, belki de orada karşılaşabilmemiz için sadece bir araç...Senin gibi örnek insanlarla tanıştığım zaman, gerçekten atölyenin benim için Allah tarafından sizleri tanıma fırsatı yaratmak için oluşturulduğunu düşünüyorum ve mümkün olduğunca bunun tadını çıkarmaya çalışıyorum...Güzel kızlarını öpüyorum sevgili güzel, gülen gözlü arkadaşım benim....

    YanıtlaSil
  24. Canım komşum, sevgili Füsuncum,
    Dün akşam bizim evde, sana dediğim gibi hemen bir blog açıp, bilgi birikimini bizimle paylaşmalısın...Karşı evden kocaman öpücükler....Öpücüklerim geldi değil mi?

    YanıtlaSil
  25. Ece'cim dua etmeye başladım bile:)))))
    sen zaten meşhursun,daha da olucan da, ben asıl , beni de yanına alman için duaya başladım.
    allah büyüktür, inşallahhhhhh diyorum tüm kalbimle....

    YanıtlaSil
  26. Sevgili Ece Hanım öyle güzel ifade etmişsiniz ki yaşadıklarınızı söyleyecek söz bulamadım. Bazen başımıza gelenleri, olayların dışına çıkıp yorumlamak gerekiyor sanırım. Harikasınız. Sevgiler..

    Didem

    YanıtlaSil
  27. Merhabalaarr,
    Bütün mevzunun yanlış anlaşılma korkusuyla geliştiğini düşünüyorum,anlattığınız zaman bunun kullanılması,olmadık bir yerde önünüze çıkması
    ve illaki ,incinmemek için anlatmaktan çekiniyoruz.

    Affetmiş mi oluyoruz büyükleri?
    Bu bir çocuğun,bir gencin ve şimdi bir anne olarak bizlerin duygu patlaması ya da yön kazandırılmış bakış açısı.
    Ben anne ve babaların bakış açılarını merak ediyorum.Özellikle konuşmaktan kaçmıyorlarsa
    konuşsunlar, rahatlamaya her daim ihtiyacımız var.Kelimeler ve duygulardaki samimiyet için çok teşekkürler.Arayışlarımız hep devam edecek:)Sevgiylee

    YanıtlaSil
  28. Uzun yazıları pek okuyamam ama bunu bir cırpıda okudum ve duygusallastım. Annemin annesi ve babası da ayrı. Annem 6 aylıkken ayrılmıslar ve annem bunun icin hep babasını suclar. Anneme sizin yasadıgınızı anlatıp farklı bir yönden bakmasını söylemeliyim.

    Bu kadar samimi oldugunuz icin tesekkürler, iyi ki varsınız. Sizden cok sey ögreniyorum.

    YanıtlaSil
  29. Selam Ece Hanım

    O kadar kendimi kaptırdım ki hızımı alamadım yorumları bile tek tek okudum.Harikasın,muhteşemsin...
    İstanbul'dan sevgiler...

    YanıtlaSil
  30. Yazınızdan o kadar etkilendim ki,uzun uzun defalarca okudum.İnsanlar bazı şeyleri yaşarken yalnızca kendisinin başına geldiğini,altından kalkmasının çok zor olduğunu düşünerek yaşıyor.Oysaki farklı hayatlarda,aynı senaryolar,küçük değişikliklerle yaşanıyor.
    Çocuk yetiştirirkende büyüklerimizin bizler üzerinde uyguladıkları yanlışları(bize göre)yapmamaya çalışıyoruz.Ama zaman zaman farkında olmadan annemiz yada babamız gibi davranmaktan kendimizi alamıyoruz.
    Benim de İmge adında 4 yaşında bir kızım var.Geçen hafta katıldığım bir çocuk psikolojisi seminerinde şöyle bir soru yöneltti konuşmacı;Sizin için önemli olan çocuğunuzu o an mutlu etmek mi ,yoksa geleceğe iyi hazırlamak mı ?Daha önce bu konuya hiç bu açıdan bakmamıştım belkide.Elbette ki geleceğe iyi hazırlanması çok önemli.Sizin aileniz de farkında olmadan sizi yalnız bırakarak hayata daha sağlam tutunmanızı,kendi ayaklarınız üzerinde durmanızı sağlamış.Belki onların da kendilerince haklı sebepleri vardı bu ayrılıkta.
    Belki bu ayrılık,sizin,Can a daha sıkı sarılmanıza,onun arkasında çok güçlü bir annesi olduğu hissini ona vermenize bir vesile oldu..
    Dünyanın en özel,en güzel duygusu sevmek,sevdiklerine seni seviyorum,benim için özelsin diyebilmek....
    Benim için gerçekten özelsiniz,hep sevgiyle ve sevdiklerinizle kalın...

    YanıtlaSil
  31. Ben çok duygularımı satırlara dökemmiyorum sevgili Ece..Bildiğim tek şey senin çok özel oluşun..Hep güzelliklerle kal..Sevgiler..

    YanıtlaSil
  32. İnsan keşke arada durup kendine uzaktan bakıp tahlil edebilse ama pek başarılı olamıyoruz bu konuda. En azından sizi bu konuda uyaran dışarıdan bir el olmuş. Hep denir ya hayır bildiklerimizde şer, şer bildiklerimizde hayır olabilir diye. Sizinki de o hesap. Böyle bir insan olmasaydınız şartlar sonucu, ben de bloğunuza hayran hayran bakıp şok üstüne şok geçiremezdim:))

    YanıtlaSil
  33. Sevgili Ece; bilmem farkındamısın ama yıllardır süren sesssizliğini öyle güzel dillendirmeye başladın ki, yaptıklarına, yazdıklarına baktığımda seninle çok gurur duyuyorum. Çocukken sen anlatmasan da, varolan o kırılgan, mahzun halin beni hem çok etkiler, hem de nasıl davranacağımı bilemez hale getirirdi. Paylaşımlarımız çok olmasa da hem çok uzak, hem de çok yakın hisserdim kendimi sana. Neden bilmiyorum tıpkı kızkardeş gibi. Annem, halen olduğu gibi hep izler ve korumak isterdi seni herşeyden, kötülüklerden, mutsuzluklardan..Belki bu sebeple bende yakındım sana, aynı annenin ışığında..Şimdi yazını okuyup düşündüğümde, tam da tahmin ettiğim gibi, duygulu, naif, sevecen, şefkatli ama aynı zamanda inatçı o kızı yine gördüm karşımda..Zamanla gelen değişim aslında kendimizi tanımamız, ifade edebilmeyi başarmamız..Mutluluklarımız kadar mutsuzluklarımızın da bizim olduğunu fark etmemiz. Bizi biz yapan her ne varsa tıpkı yapıtaşları gibi birbirine dayalı, ayrılmaz parçalar olduğunu görmemiz. Sen hala benim ilk tanıdığım sevdiğim Ece'sin, hep aynısın..O inatçı kız şimdi kocaman oldu ama inan hala aynı..Hep böyle özel ve güzel kalmanı diliyorum Şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da YILLAR SENİ KORUSUN..

    YanıtlaSil
  34. Merhaba Ece hanım,
    Yazınızı okuyunca kendi yaşadıklarımı düşündüm.Ayrılmaya karar vermiş bir anne olarak duygularımı yazmak istedim.Yıllar önce kızım henüz 3 yaşlarında iken ayrılmak istemiş ama onun babasına olan sevgi ve düşkünlüğünden ona bu acıyı yaşatmamak için vazgeçmiştim.Ama zaman içinde değişen bir şey olmadığını hayatımın cehenneme çevrildiğini gördükçe kızım 6 yaşına gelince henüz çok genç ve yabancı bir ülkede yaşamanın belkide biraz avantajıyla ayrılmaya karar verdim.O yıllarda öyle pek boşanmış kadına kimse destek olmuyordu hep vazgeçirme derdindeydi herkes..Ne kadar genç ve hayat tecrübem az da olsa geleceğimi ve kızımın geleceğinin bu ortamda çok kötü olacağına karar verdim.Altı yaşında ki kızımı karşıma alıp babasından ayrılacağımı ama bunun onu etkilememesini istediği zaman görüşebileceğini anlatmaya çalıştım.Kızım 16-17 yaşlarına gelince anne en doğru kararı vermişsin dedi..Ve ben de doğru yaptığımı biliyordum ama onun da bunu anlaması en güzeliydi benim için.Böyle her insanın hayatında bir kesit vardır birbirine benzeyen.Yazılarınızı keyifle takip edeceğim,sevgiler.

    YanıtlaSil
  35. Merhaba,pazar yazısı henüz gelmedi,
    grip salgını var,umarım yakalanmamışsınızdır.
    sevgiler

    YanıtlaSil
  36. 23 yaşında, yay burcu olarak ve aynı şeyleri yaşamış (henüz evliliğe adım atma dışında:), hissetmiş biri olarak yazıyorum..evet itiraf etmeliyim ki bu zamana kadar aynı şeyleri hissettim ve bu yazıyı okuduğum şu cümlede de "Mükemmel bir insansınız ve bunu anne ve babanız hep yanınızda olmadığı için hayata çok erken, yalnız başınıza başlamış olmaya borçlusunuz." donup, düşüncelere daldım. Evet bende sizin gibi kimseyle paylaşmadım ve benim için de şu an burada yazıyor olmak bir itiraf sanırım.. bu yazıyı hiç unutmayacağım ve dönüp dönüp okuyacağım kesin.. sizinle tanışmayı gerçekten çok isterdim, çünkü benim astroloğum da siz oldunuz :)
    _deniz_

    YanıtlaSil
  37. sizi geç de olsa keşfetmenin huzurunu yaşıyorum :) yaşanmışlıkları okumak ya da dinlemek benim çok değer verdiğim birşeydir. yakinen bir ayrılık süreci yaşamamış olmama rağmen; şahit olduğum bir durum var. çocuğu için ayrılmadığını söyleyen ve hayatı burnundan gelen yakınıma anlatmaya çalıştığım işte tamda sizin 40 yıl sonra bir astrologdan duyduklarınızla aynı doğrultuda. ayrılık sürecini doğduğu günden beri yaşayan bir çocuğun hayattan beklentisinin diğerinden çok daha kötü olacağı kanısındayım...7 yaşındaki bir çocuk 15 yaşında gibi davranıyor, konuşuyor... çok erken olgunlaşıyor... onun için hiç birşey yapamamak beni üzüyor..

    YanıtlaSil